11 Şub 2011

Tekne almak nasıl bir şey usta....




Simi Boğazının sert ve haşin havasıyla, çalkantılı denizlerinden geçerken hissettiğim garip hazzı düşünerek kendimi kaybetmiştim. II. Kaptanım  ve biricik eşim Sevil Hanımın endişeli bakışlarla beni izlediğini görmek kendime gelmemi sağladı.
Koyu çivit mavisi denizin üstünde kuzucuk olmaktan çıkmış, ve dahi koç olmuş, çalkantı dalgaları, otuz knotları bulan rüzgar nedeniyle Hakuna Matata' nın bordasına küçük küçük! tokatlar ve bize, arada bir serpinti kaldırarak toslar atıyordu. ...Ve ben garip bir şekilde bazı amatör denizcilerin girmediği havaya Çeto Kaptan ın (Çetin Kent) uyarısı ve önerisiyle girmiş garip bir şekilde Vivaldi' nin.. 


Dört Mevsim Konçertosunu dinler gibi haz almıştım... 
Belki de garip bir mazoşistlikti  yaşadığım bilmiyorum...

Neyse...

Konuya başından başlayalım... Hem de Çeto Kaptan' ın uyarısı ve önerisini zamanı gelince anlatırım...
Hayatımın dönüm noktaları ya İlkbahar da, ya da Sonbahar da yaşandı...
Bir Nisan günü Hakuna Matata' yı gördüğümüzde ben ve II. Kaptanım azımsanmayacak sayıda gördüğümüz tekneden sonra "İşte bu" dedirtmişti. Oysa hiç umut kalmamıştı benim için. Beğenmiyordum gördüğüm tekneleri. Birini beğendim fakat, sahibine ulaşamadık. Ertesi gün Hakuna Matata' yı gördüğümüzde Utku Uçkan Ağabey ve II. Kaptanım tamam demiş ve bu duygusal yapımızı belli ettiğimizden pazarlık ta yenik düşmüştük.
Daha önce, ki halâ öyle, ahşap teknelere ilgi duyardım. Ahşap bir yelkenlim olsun isterdim. Ahşap tekne hayranı olmama rağmen fiber bir tekne aldım.
Bunun nedenlerine kısaca değinmek gerekirse...
Maddi imkanlarımız ülke şartlarında iyi sayılmakla beraber bazı maddi fedakarlıkları yapmamızı gerektiriyordu. Örnekse, marina kirası. Ciddi bir gider kalemi.
Bu balıkçı tipi barınaklarla bir miktar inse de, eğer tekneden çok uzaktaysanız pek mantıklı gelmiyordu bana. Bu yüzden en azından bir sene daha marina da kalmaya karar verdim. İlk önceleri tahta olmasını istediğim teknemi, kolay bakım ve gerektiğinde kolay satabilmek için fiber ve markalı olmasını tercih ettim.
Benim için önemli olan hemen denizde olmak ve denizi yaşamaktı. Bu kriterler tekne modeli tercihlerinde az seçenek sunuyor tabii. Tahta tekneler gerçekten olması gerektiği gibi dizayn edilse de, zaman ve maliyet nedeniyle yeni bir tekne yaptıramayacağımdan dolayı, alacağım ikinci el bir ahşap teknede neyle karşılaşacağımı tahmin edememenin ezikliği içinde kaldım. Etrafımda yaşadığım bazı nahoş durumlar ve bakımın aylarca sürmesi beni ürküttü. Ne zamanım, ne sinirlerim ne de sağlığım ve maddi imkanlarımın bunları yaşamama elvermediğini düşünüyordum. Verdiğim kararın, benim için en iyisi olduğunu zaman geçtikçe daha iyi hissediyorum.
Bu konu, çok polemiğe yakın ... Forumlarda tartışırken bile bir birine kırılan dostlar oldu... Bence bir sonuç çıktı ortaya... Tekne sahibi olmak isteyenler hayalden çok kendilerini test etmeye gayret göstermeleri, doğru bir yaklaşım olacak. Tekne de yaşam ihtiyaçları çok çeşitli. Yaşamanız, kendinizi ve beraberinizdeki kişileri (eş ve çocuklar gibi...) sınamanız için bir tekne kiralamak, gerekirse bir-iki gün kaptanla çıkıp tekniği kavramak mantıklı bir yol.
Sonuçta, fiber gövdeli ve markalı yelkenlimiz oldu. Hakuna Matata ve biz çok iyi anlaştık.



Hiç yorum yok: